Güzel Kur’an’la Güzelleşmek
Kur’ân-ı Kerim, sözlerin en güzelini barındıran bir Kitap’tır. Allah’ın kelâmı, tüm güzellikleri içerir (39/Zümer, 23). Bu yüzden insana, indirilen sözün en güzeline uyması emredilir. İnsana inen sözlerin en güzeli Allah'ın sözü (39/Zümer, 55) olduğundan insan, ancak Kur’an’a uyarak güzelliğe uymuş ve güzelleşmiş olur. Çünkü güzelleşmek isteyen insanların bir niteliği, sözü dinleyip onun en güzeline uymaktır (39/Zümer, 18).
En güzel din, güzellikler sergileyerek Allah'a teslim olanların dinidir (4/Nisâ, 125). Allah, aynı zamanda hüküm verme bakımından da en güzel olandır (5/Mâide, 50). Allah, fiil, söz ve hükmüyle en güzelin kaynağı olduğundan, en güzel isimler (esmâu'l-husnâ) da O'nundur (7/A'râf, 180; 20/Tâhâ, 8; 59/Haşr, 24).
En güzel din, güzellikler sergileyerek Allah'a teslim olanların dinidir (4/Nisâ, 125). Allah, aynı zamanda hüküm verme bakımından da en güzel olandır (5/Mâide, 50). Allah, fiil, söz ve hükmüyle en güzelin kaynağı olduğundan, en güzel isimler (esmâu'l-husnâ) da O'nundur (7/A'râf, 180; 20/Tâhâ, 8; 59/Haşr, 24).
Kur’an, Her Şeyden Önce İnsanın İnancını Güzelleştirmek İster
Kur’an’a göre şirk, insanı çirkinleştiren en önemli etkendir. ‘Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler...’(9/Tevbe, 28). Şirk, bünyeye sonradan giren bir mikroptur, bir ârızadır, bir anormalliktir. Şirk, öncelikle kalbin hastalığıdır, müşrikler de ölümcül hastadırlar (2/Bakara, 10), onların duyu organları da ârızalı ve görev yapamaz durumdadır (2/Bakara, 18, 7/A’râf, 179). Onlar, akıllarını da kullanmayan hayvandan aşağı insan müsveddeleri (7/A’râf, 179), birer pisliktirler (9/Tevbe, 28). Bir küçük kibrit çöpü koca ormanı yakıp mahvettiği gibi, şirk de amelleri mahveder. Bir kanser mikrobunu veya yanan kibrit çöpünü önemsiz, tehlikesiz görüp bunların zararlarına duyarsız kalmak, hiç akılla bağdaşır mı? Şirk, kaos ve düzensizliktir. Şirkin olduğu yerde, kargaşa, fesat, kavga, anarşi, düzensizlik ve huzursuzluk vardır. ‘Eğer yerde ve gökte, Allah’tan başka ilâhlar/tanrılar bulunsaydı, yer ve gök (bunların nizamı), kesinlikle bozulup gitmişti.’ (21/Enbiyâ, 22).
Kâinatta nizam ve âhenk olduğuna göre, tevhidî özellik vardır. Kur’an, insanlara öncelikle doğru bir ölçüyü kazandırmayı hedefler. Terazisi bozuk olanın tarttığı her şey de yanlış ölçülmüş olacak, adâlet ve doğruluk sağlanamayacaktır. Kur’an’ın hak-bâtıl, doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin... gibi ölçülerini kabul etmeyerek başka ölçü ve kıstasları benimsemek, şirktir. ‘Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, mü’min bir erkeğe ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah ve Rasûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.’ (33/Ahzâb, 36)
Kur’an’a göre şirk, insanı çirkinleştiren en önemli etkendir. ‘Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler...’(9/Tevbe, 28). Şirk, bünyeye sonradan giren bir mikroptur, bir ârızadır, bir anormalliktir. Şirk, öncelikle kalbin hastalığıdır, müşrikler de ölümcül hastadırlar (2/Bakara, 10), onların duyu organları da ârızalı ve görev yapamaz durumdadır (2/Bakara, 18, 7/A’râf, 179). Onlar, akıllarını da kullanmayan hayvandan aşağı insan müsveddeleri (7/A’râf, 179), birer pisliktirler (9/Tevbe, 28). Bir küçük kibrit çöpü koca ormanı yakıp mahvettiği gibi, şirk de amelleri mahveder. Bir kanser mikrobunu veya yanan kibrit çöpünü önemsiz, tehlikesiz görüp bunların zararlarına duyarsız kalmak, hiç akılla bağdaşır mı? Şirk, kaos ve düzensizliktir. Şirkin olduğu yerde, kargaşa, fesat, kavga, anarşi, düzensizlik ve huzursuzluk vardır. ‘Eğer yerde ve gökte, Allah’tan başka ilâhlar/tanrılar bulunsaydı, yer ve gök (bunların nizamı), kesinlikle bozulup gitmişti.’ (21/Enbiyâ, 22).
Kâinatta nizam ve âhenk olduğuna göre, tevhidî özellik vardır. Kur’an, insanlara öncelikle doğru bir ölçüyü kazandırmayı hedefler. Terazisi bozuk olanın tarttığı her şey de yanlış ölçülmüş olacak, adâlet ve doğruluk sağlanamayacaktır. Kur’an’ın hak-bâtıl, doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin... gibi ölçülerini kabul etmeyerek başka ölçü ve kıstasları benimsemek, şirktir. ‘Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, mü’min bir erkeğe ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah ve Rasûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.’ (33/Ahzâb, 36)
Kur’an, İbâdet Yönüyle de İnsanı Güzelleştirir
Âdemoğlu, hem Allah'a hem de şeytana kul olarak yaşayamaz (Bkz. 33/Ahzâb, 44). ‘Tâğuta kulluk/ibâdet etmekten kaçınan ve tam gönülle Allah'a yönelenlere müjdeler! Dinleyip de sözün en güzeline tâbi olan kullarımı müjdele!’(39/Zümer, 17-18) Kur’an’ın emrettiği her ibâdet, insanı güzelleştirir, çirkin inanç ve davranışlardan uzaklaştırır. Huşû ile kılınan namaz, insanı fahşâdan, münkerden, her çeşit çirkinlik ve kötülükten alıkoyar (29/Ankebût, 45).
Oruç, insanı güzelleştiren takvâya ulaştırır (2/Bakara, 183). Zekât, sadaka ve her türlü infak, insanı bireyselliğin çirkinliklerinden kurtarıp topluma faydalı güzel insan haline getirir. Kur’an, insanın ibâdetlerini baştan savma yapmasını istemez; huşû ile, güzel şekilde yapılmasını ister. İhsân, Allah’ı görüyor gibi ibâdet etmektir.
Oruç, insanı güzelleştiren takvâya ulaştırır (2/Bakara, 183). Zekât, sadaka ve her türlü infak, insanı bireyselliğin çirkinliklerinden kurtarıp topluma faydalı güzel insan haline getirir. Kur’an, insanın ibâdetlerini baştan savma yapmasını istemez; huşû ile, güzel şekilde yapılmasını ister. İhsân, Allah’ı görüyor gibi ibâdet etmektir.
’Kullarıma söyle; sözün en güzelini söylesinler...’ (17/İsrâ, 53)
Kur’an, İnsanlar Tartışmak ve Münâkaşa Etmek Zorunda Kalınca da Güzellikten Ayrılmamayı Emreder
’İçlerinden zulmedenler bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel şekilde mücâdele edin ve deyin ki: ‘Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilâhımız da, sizin ilâhınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuzdur.’ (29/Ankebût, 46).
’Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle dâvet et. Onlarla en güzel şekilde mücâdele et.’ (16/Nahl, 125)
’Size bir selâm verildiği zaman, siz de ondan daha güzeli ile selâmlayın; yahut aynısıyla karşılık verin...’(4/Nisâ, 86)
Kötülükler ve Çirkinlikler Karşısında da Güzellikten Ayrılmamayı İster Kur’an
‘(Seyyie ile hasene) iyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir tavırla önle. O zaman (görürüsün ki) seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki yakın bir dost olur.’ (41/Fussılet, 34)
‘...(O akıl sahipleri) ki, onlar kötülüğü iyilikle (seyyieyi hasene ile) savan kimselerdir...’ (13/Ra'd, 22).
Peygamberimiz de şöyle buyurur: ‘Güzel ahlâk; mahrum edene vermen, ilgiyi kesene alâka göstermen, sana karşı haksızlık yapanı affetmendir.’
Hakka Çağırırken de Güzellik Kur’an’ın Prensibidir
’Rabbinin yoluna hikmet ve mev’ıza-i hasene ile (güzel öğütle) çağır ve onlarla en güzel şekilde mücâdele et...’(16/Nahl, 125)
’Ona tatlı dille konuşun, yumuşak söz söyleyin; belki o, aklını başına alır veya korkar.’ (20/Tâhâ, 44)
Kur’an, Ana-Babaya Güzel Davranmayı Çok Önemser
‘Kur'an’da, tek olan Allah'a ibâdet edip O'na hiç bir şeyi şirk koşmama emrinden sonra, ana-babaya güzel davranıp onlara ihsanda bulunma emrinin geldiği görülmektedir. ‘Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza ihsanda bulunmanızı (onlara güzel davranmanızı) kesin bir şekilde emretti..’ (17/İsrâ, 23).Bu âyetten, ana-babaya iyilik ve ihsanda bulunmanın farz olduğu anlaşılmaktadır. Bunu destekleyen başka bir âyet-i kerimede şöyle buyuruluyor: ‘De ki, gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın. Ana babaya ihsân/iyilik edin...’ (6/En’âm, 151). Burada Allah, ana-babaya güzel davranmayı terk etmenin kötülüğünü beyan için bunu haram kılınanlar arasında zikretti. O halde ana-babaya ihsan/iyilik farz; terki haramdır.
Kur’an, Yediklerimizin ve Giydiklerimizin Güzel Olmasını İster
Yenilen şeylerin helâl ve temiz (tayyib) olması Kur’an’ın emirlerindendir. Yeme ve giyme konularındaki âyetlerde de temizlik ve güzellikle ilgili emir ve tavsiyeler bulunur:
’Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan gıdâların güzel, temiz ve helâl olanlarından yiyin...’ (2/Bakara, 168)
’Ey Âdem oğulları! Her mescide gidişinizde ziynetli elbiseler giyin; yiyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.’ (7/A’râf, 31)
‘Ey Âdem oğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Takvâ elbisesi ise daha hayırlıdır...’ (7/A’râf, 26)
Kur’an, İnsanda Toplam Kalite Sağlar; İnsanı Her Yönden Olgunlaştırıp Güzelleştirir
Kur’an’ın oluşturmak istediği insan tipi ‘muhsin’ sıfatıyla ifâde edilir. Muhsin, güzellikler sergileyen ve güzel işleri gerektiği gibi en güzel şekilde yapan demektir. Allah (cc) muhsinleri sever (3/Âl-i İmrân, 134, 148; 2/Bakara 195; 5/Mâide, 13, 93). Allah muhsinlerle beraberdir (16/Nahl, 128; 29/Ankebût, 69). Muhsin, güzellik sergileyen, güzel işleri lâyık oldukları bir şekilde yapan, bol bol ihsanda bulunan demektir. Mü’minler, inandıkları Rablerinden öğrendikleri ihsan ahlâkıyla, sürekli ihsan ederler, muhsin olmaya çalışırlar (16/Nahl, 127; 2/Bakara, 112; 4/Nisâ, 125).
Tüm davranışlarımızı güzelleştirmek ister Kur’an
’Allah yolunda infak edin/harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İhsân edin (her türlü hareket ve davranışınızı güzel ve dürüst yapın); Allah muhsinleri (güzel iş yapanları) sever.’ (2/Bakara, 195).
’Allah (yapılacak) bütün işlerin güzel bir şekilde yapılmasını farz kılmıştır...’ (Müslim, Sayd ve'z-Zebh 57).
‘…Hasenât (güzellikler/iyilikler/sevaplar), seyyiâtı (kötülükleri/günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere (güzel bir) hatırlatmadır. Sabırlı ol, çünkü Allah ihsân sahibi olanların (güzel iş yapanların) mükâfatını zâyi etmez.’ (11/Hûd, 113-115).
Bütün yaptıklarımızı Allah’ın bizi gördüğü ve hesabının sorulacağı şuuruyla yapmak; her işimizi güzelleştirir. Davranışlarımızı güzelleştirmek, Rabbimızın emri olduğu için ibâdettir.Yapılması gereken en önemli iş; okunmak, anlaşılmak ve kendisine uyulmak için gönderilmiş olan Kur’an'a yönelmektir. Müslümanlar, işleri ne kadar yoğun ve şartlar ne kadar ağır olursa olsun Kur’an'dan ve Kur’an eğitiminden uzak kalamazlar; Kur’an'ı hayatlarının dışına itemezler.
Evlerimiz Dâru’l-Erkam, Dâru’l-İslâm olmalı, eğitim, öğretim ve örneklik kurumu haline gelmeli. Evimizde kahve, lokanta, sinema havası değil; mescid havası esmeli. Evlerimiz, öncelikle kendimiz ve çocuklarımız için Kur’an Kursu, İslâm okulu olmalıdır. Evinde bu değişikliği yapamayan, bulunduğu semti ve yaşadığı ülkeyi hiç değiştiremez.‘Bir toplum, kendini değiştirmedikçe Allah, onlarda bulunanı değiştirmez.’ (13/Ra’d, 11). Bu sünnetullahın nebevî ifadesi de şöyle: ‘Nasılsanız, öyle idare edilirsiniz.’
Evlerimiz Dâru’l-Erkam, Dâru’l-İslâm olmalı, eğitim, öğretim ve örneklik kurumu haline gelmeli. Evimizde kahve, lokanta, sinema havası değil; mescid havası esmeli. Evlerimiz, öncelikle kendimiz ve çocuklarımız için Kur’an Kursu, İslâm okulu olmalıdır. Evinde bu değişikliği yapamayan, bulunduğu semti ve yaşadığı ülkeyi hiç değiştiremez.‘Bir toplum, kendini değiştirmedikçe Allah, onlarda bulunanı değiştirmez.’ (13/Ra’d, 11). Bu sünnetullahın nebevî ifadesi de şöyle: ‘Nasılsanız, öyle idare edilirsiniz.’
Kur’an’la güzelleşmek istiyorsak, Kur’an’la irtibatımızı arttırmalıyız. Unutmayalım; karnımızın doyması için yemekle nasıl irtibata geçmek gerekiyorsa, insanî özellik ve güzelliklerimizi arttırmak için de Kur’an’la iç içe bir hayat yaşamamız gerekiyor.
Onu okumak, okumaların en güzelidir. Onu dinlemek, dinlemelerin en güzelidir. Onunla düşünmek, tefekkürün en güzelidir. Ona göre yaşanan bir hayat, hayatların en güzelidir. Hayat boyu Kur’an öğrencisi olma şerefiyle yaşamalı, onun rehberliğinden bir an olsun ayrılmamaya özen göstermeliyiz. Meal ve tefsiriyle bireysel ve ailevî okumalarımızı da sürdürmeli, evimizi kabirlere çevirmekten, TV sayesinde sinema, gazino ve stadyuma benzetmekten sakınmalıyız.
Onu okumak, okumaların en güzelidir. Onu dinlemek, dinlemelerin en güzelidir. Onunla düşünmek, tefekkürün en güzelidir. Ona göre yaşanan bir hayat, hayatların en güzelidir. Hayat boyu Kur’an öğrencisi olma şerefiyle yaşamalı, onun rehberliğinden bir an olsun ayrılmamaya özen göstermeliyiz. Meal ve tefsiriyle bireysel ve ailevî okumalarımızı da sürdürmeli, evimizi kabirlere çevirmekten, TV sayesinde sinema, gazino ve stadyuma benzetmekten sakınmalıyız.
Mü'min, Kur'an insanıdır
O'nu okumak, anlamak ve yaşamakla emrolunmuştur. İnandığı ve hayat nizamı edindiği Kur'an'a karşı mü'minin ilk vazifesi, O'nu sık sık okumaktır. Kur'an'ın ilk emri ‘oku’ iken O'nu okuyamamanın mâzereti olamaz. Kur'an'ı okumaktan asıl gaye, onu anlamaktır. İslâm, ana kanunlarını teşkil eden Kur'an'ın anlaşılmasını belirli bir zümrenin tekeline bırakmamıştır. Kur'an, her bir kişi için gönderilmiştir ve Kur'an mesajı ana hatlarıyla herkes tarafından anlaşılacak kadar açıktır. ‘Andolsun ki biz, Kur'an'ı anlaşılması; üzerinde düşünülmesi için kolaylaştırmışızdır. O halde bir düşünen (ibret alan) var mı?’ (54/Kamer, 17)
Kur'an'ı biraz olsun anlayarak okumuş olmak için, Kur'an'ın orijinal harfleriyle yazılmış metnini ihtivâ eden meal ve tefsirlerden sıra ile günlük dersler takip etmeliyiz. Bir sayfa metin, akabinde de okunan sayfanın meal ve tefsirini okumalıyız. Ayrıca, çeşitli konulardaki Kur'an âyetlerini açıklayan ilmî eserleri de ciddi bir gayretle takip etmeliyiz. Kur'an'ı okumanın, onu anlamak için olacağı gerçeğini kavrayamayan birçok mü'min, Kur'an'ı yıllarca okudukları, defalarca hatmettikleri halde, meal ve tefsirlere rağbet etmedikleri için, Kur'an'ın mânâ zenginliklerinden feyz alamamışlar, ellerindeki Kitab'ı hayatlarına geçirememişlerdir. Biz, bu duruma düşmemeliyiz. Kur'an'ımızı okumak, anlamak için olacağı gibi; anlamak da şüphesiz tatbik etmek için olacaktır.
Mü'minin Kur'an'a imanı, zaten onu yaşamak içindir. ‘İşte bu Kur'an, indirdiğimiz mübarek bir Kitabdır. Artık Kur'an'a uyun, (onun emir ve yasaklarına aykırı davranıştan) sakının ki merhamet olunasınız.’ (6/En'âm, 155) Mü'min, Kur'an'ı, musikisinden yararlanmak ve kültürünü artırmak için okumayacaktır. Onu yaşamak için öğrenecek, okuyacak ve dinleyecektir. ‘Allah, şu Kur'an'la amel eden toplumları yükseltir. Onun izinden gitmeyenleri de alçaltır.’ (Riyâzü's-Sâlihin ve Terc. II, 341).
O'nu okumak, anlamak ve yaşamakla emrolunmuştur. İnandığı ve hayat nizamı edindiği Kur'an'a karşı mü'minin ilk vazifesi, O'nu sık sık okumaktır. Kur'an'ın ilk emri ‘oku’ iken O'nu okuyamamanın mâzereti olamaz. Kur'an'ı okumaktan asıl gaye, onu anlamaktır. İslâm, ana kanunlarını teşkil eden Kur'an'ın anlaşılmasını belirli bir zümrenin tekeline bırakmamıştır. Kur'an, her bir kişi için gönderilmiştir ve Kur'an mesajı ana hatlarıyla herkes tarafından anlaşılacak kadar açıktır. ‘Andolsun ki biz, Kur'an'ı anlaşılması; üzerinde düşünülmesi için kolaylaştırmışızdır. O halde bir düşünen (ibret alan) var mı?’ (54/Kamer, 17)
Kur'an'ı biraz olsun anlayarak okumuş olmak için, Kur'an'ın orijinal harfleriyle yazılmış metnini ihtivâ eden meal ve tefsirlerden sıra ile günlük dersler takip etmeliyiz. Bir sayfa metin, akabinde de okunan sayfanın meal ve tefsirini okumalıyız. Ayrıca, çeşitli konulardaki Kur'an âyetlerini açıklayan ilmî eserleri de ciddi bir gayretle takip etmeliyiz. Kur'an'ı okumanın, onu anlamak için olacağı gerçeğini kavrayamayan birçok mü'min, Kur'an'ı yıllarca okudukları, defalarca hatmettikleri halde, meal ve tefsirlere rağbet etmedikleri için, Kur'an'ın mânâ zenginliklerinden feyz alamamışlar, ellerindeki Kitab'ı hayatlarına geçirememişlerdir. Biz, bu duruma düşmemeliyiz. Kur'an'ımızı okumak, anlamak için olacağı gibi; anlamak da şüphesiz tatbik etmek için olacaktır.
Mü'minin Kur'an'a imanı, zaten onu yaşamak içindir. ‘İşte bu Kur'an, indirdiğimiz mübarek bir Kitabdır. Artık Kur'an'a uyun, (onun emir ve yasaklarına aykırı davranıştan) sakının ki merhamet olunasınız.’ (6/En'âm, 155) Mü'min, Kur'an'ı, musikisinden yararlanmak ve kültürünü artırmak için okumayacaktır. Onu yaşamak için öğrenecek, okuyacak ve dinleyecektir. ‘Allah, şu Kur'an'la amel eden toplumları yükseltir. Onun izinden gitmeyenleri de alçaltır.’ (Riyâzü's-Sâlihin ve Terc. II, 341).
Başta şirk olmak üzere her çeşit haramın çirkinliklerinden uzaklaşıp Kur’an’a uyarak ibâdet ve kulluğun güzelliklerine hicret edenlere selâm olsun!
Ahmet Kalkan / Vuslat Dergisi
Tags
Kuran-ı Kerim