Kur’ân yılında neler yapmalıyız?
Kur’ân, bizim hayat kitabımız.
Kur’ân, bizim Yüce Yaratıcı ile iletişimimizi sağlayan kitap.
Kur’ân, Yüce Allah’ın biz kullarına sunduğu ziyafet sofrası. Gönülleri, beyinleri doyuran kitap.
Kur’ân, bize, Allah ve Peygamberinin emaneti.
Kur’ân, bizim dünyada rehberimiz, kabirde yârimiz, sıratta meşalemiz ve yoldaşımız, mizanda şefaatçimiz, cennette arkadaşımızdır.
Kur’ânı önemsemeliyiz, onu ciddiye almalıyız, onsuz mutlu olamayacağımızı bilmeliyiz.
Kur’ân’ın ilkeleriyle, çözüm önerileriyle günümüz insanının ihtiyaç ve problemlerine yeterli cevaplar verdiğine inanmalıyız.
Sorularımıza ve sorunlarımıza Kur’ân’dan cevap ve çözümler aramalıyız.
Kur’ân’ın hiçbir hükmünün eskimediğini, gününün geçmediğini, onun bütün hükümlerinin evrensel olduğunu ve insanlığın hayrına olduğunu bilmeliyiz.
Onu okurken Yüce Yaratıcı’nın huzurunda olduğumuzun ve O’nunla konuştuğumuzun farkında olmalıyız. Bunun için, onu okumaya manen ve maddeten, ruhen ve fiziken hazırlanmalıyız.
Unutmayalım ki zahirî ve batınî okuma adabına riayet etmek, Kur’ân’dan istifadeyi artırır.
Her zaman Onunla olmalıyız, onu doğru ve güzel bir şekilde okumasını bilmeliyiz.
Kısa surelerinden başlayarak onu anlamaya çalışmalıyız.
Evlerimizin, işyerlerimizin duvar ve seçkin köşelerine Kur’ân ayetlerinin yazıldığı hat levhalarıyla süslemeliyiz.
Mescidlerimizi, evlerimizi süsleyen Kur’ân ayetlerinden oluşan levhaları merak edip okumaya ve anlamaya çalışmalıyız.
Kütüphanemizin seçkin bir köşesi Kur’ân köşesi olmalı. Kur’ân mushafının, meâlinin, tefsirlerinin ve
Kur’ân ile ilgili çalışmaların yer aldığı özel bir köşe olmalı.
Onu anlarken haddimizi bilmeli, onun hakkında bilgisizce konuşmaktan uzak durmalıyız. Ondan anladığımız şeylerin, onun bitmek tükenmez hikmetlerinin son noktası olmadığını bilmeliyiz.
Onu, ilk muhatabı ve Kur’ân’ı en iyi anlayan peygamberin sünneti ışığında anlamaya çalışmalıyız.
Ona bir bütün olarak inanmalı, bütüncül bir yaklaşımla onu anlamaya ve yaşamaya çalışmalıyız.
Onun gereklerini yerine getirmeliyiz.
Onunla düşünmeli, onunla konuşmalıyız. Hepimizin Kur’ân ayetlerinden oluşan bir buketi olmalı, gönül dünyamızı ısıtacak ve beyin dünyamızı ışıtacak bir Kur’ân kültürümüz olmalı.
Kur’ân’ın okunmak, anlaşılmak ve yaşanmak için indiğini unutmamalıyız.
Kur’ân’ı anlama ve ondan etkilenmede okuma yer, zaman ve ortamı önemlidir. Bunun için günün farklı saatlerinde, hayatımızın farklı olaylarında ve farklı yerlerde Kur’ân okumalıyız. Gece okumalı, gündüz okumalı; evde okumalı, iş yerinde ve mescidde okumalı; kabirde okumalı, piknikte okumalı.
Bunun için yanımızda sürekli taşıyacağımız bir cep mushafımız olmalı. Ancak onu yanımızda taşımayı onunla teberrükten ziyade, onu okuma ve anlamak için yapmalıyız.
Yine yanımızda, Kur’ân’dan notlar aldığımız bir Kur’ân cep defterimiz olmalı. Hikmet müminin yitiğidir, Müslüman bulduğu hikmeti kayıt altına kalarak ebedileştirmelidir.
Kur’ân’a yönelen, alıcısını Kur’ân’a çevirenlere, onu okuma, anlama ve yaşama işinin kolaylaştırılacağına inanmalıyız.
Hayatımızı Kur’ân ile şekillendirmeli, hayatımızda günün ayeti, haftanın ayeti, ayın suresi olmalı. Onları okumalı, gündemimize almalıyız.
Kur’ân dinleyerek kulaklarımıza manevî gıdayı vermeliyiz. Zira onun peygamberi, Kur’ân kendisine inmişken başkasından Kur’ân dinlemeyi severdi.
Çocuklarımıza küçük yaşlarından itibaren Kur’ân eğitimi vermeliyiz. İslam büyüklerinin çok küçük yaşlarda hafız olması, bizim için yalnızca menkıbe olarak kalmamalıdır.
Kur’ân’ı iyi bir şekilde yüzünden okumasını bilenler, çevrelerinde bulunan ve Kur’ân okumasını bilmeyenlere Kur’ân öğretme gayret ve çabası içerisinde olmalıdırlar. Patronlar, çalışanlarına; âmirler memurlarına; ustalar kalfa ve çıraklarına; büyükler küçüklerine; torunlar nine ve dedelerine Kur’ân öğretmek için seferber olmalı, bu konuda yapılması gerekenleri yapmalıdırlar.
Kur’ân’ın mushafına da saygı duymalıyız. Ancak Kur’ân’a saygıyı, onun mushafına saygıdan ibaret görmemeliyiz.
Dostlarımıza Kur’ân mushafı, Kur’ân meâli, Kur’ân tefsiri hediye etmeyi alışkanlık haline getirmeliyiz.
Kur’ân yılı, bizim Kur’ân’ı okuma, tanıma, anlama ve yaşama heyecanımızı artırsa da her yılımızın Kur’ân yılı olması gerektiğini göz ardı etmemeliyiz. Kur’ân Ramazan ayında inmeye başladı ama o, sadece Ramazan ayında okunan kitap olmamalıdır.
Sahi, Kitabın nedir, şeklinde hepimize yöneltilecek olan Kabir Sınav Sorusu KSS’ye hazır mıyız?
Unutmayalım ki bu soruya, içtenlikle vereceğimiz benim kitabım Kur’ân cevabı bizi ebedî kurtuluşa taşıyacak, bu sınavdaki başarı Allah’ın rızasını ve Cenneti kazanmamızı sağlayacaktır.
Söz konusu soruya benim kitabım Kur’ân cevabını verebilmek ise, Kur’ân’ı hakkıyla okumak, onu layığıyla anlamak ve gereklerini yerine getirmekle mümkündür.
Tatilde bol bol Kur’ân okuyalım ve dinleyelim. Hem dinleyelim, hem dinlenelim, hem de din’lenelim. Tatili Kur/ân ile kurtaralım.
Kur’ân’la kalın, yaşayan Kur’ân olun efendim!
Prof.Dr. Ali Akpınar
Tags
Kuran-ı Kerim